Sanat yoluyla, bir çocuk bile, Maslow’un “doruk deneyim” (1959); veya Ulman’ın
“yaşanabilecek en iyi yaşamın bir anlık kesiti” dediği bir tür farkındalık ve canlılık
deneyimini yaşayabilir. Sanat yoluyla çocuk, yalnızca fazla enerjisini boşaltarak
gerilimini azaltmaz, aynı zamanda, kaynaklarını sömüren çatışmalarını yüceltme
yoluyla çözümleyerek, yapıcı enerjinin açığa çıkmasını da sağlar. Sanat yoluyla
birey, bilinçliliğin her düzeyiyle temas edebileceği bir süreç içindedir ve dışsal
uyaranlarla farkındalık düzeyi genişler, derinleşir ve keskinleşir
“Böylesi bir deneyime açıklık hali, deneyimin kendisi olabilir: Bir hal (mood), bir
anlayış, bir dışavurum olarak.”
Yaratıcı eylem sırasında ve sonunda, durup, ürüne ve sürece ve bakma, deneyim
üzerine yansıtma ve düşünme anları vardır. Bu yansıtma hali, yaratıcı sürecin
tamamının bir parçasıdır; iyi bir sanat deneyimi olarak ve yaparken içine dalınan –
evde, okulda veya klinikte - her ikisinde de yer alır. İçine girmek kadar geri çekilmeyi,
yapmak kadar düşünmeyi öğrenirken, çocuk, estetik biçimler yaratabilecek şekilde
enerjisini kullanmayı öğrenir.
Çocuk, sanat yoluyla, bağımsızlık ve özerkliğini geliştirmeyi, süreç ve ürünün her ikisi
için de sorumluluk almayı öğrenir. Seçmeyi, yapmayı, eylemde bulunmayı, gözden
geçirmeyi, paha biçme ve değerlendirme yapmayı, geçmiş deneyimlerinden ders
almayı öğrenir. Sanat yoluyla çocuk, sembolik deneyler yapabilir, süreç ve ürünün
her ikisinde birden yeteneğini geliştirebilir, sonunda his ve düşüncelerini gerçeğe
dönüştürebilir. Feedback vermeyen bir aracı beceriyle kullanabilmek, risk almadan bir
tür güç ve ustalık deneyimlemek onu muktedir kılar. Araçlar ve süreçte ustalaşabilir
ve kendini yetkin hisseder. Kendi sembolik gerileyen-saldırgan benliğini kabul etmeyi,
yaratıcı-üretken benliğine değer vermeyi öğrenerek, benlik değerini derinden
hissedebilir. Özgünlüğünü keşfedip, geliştirip, tanımlayabilir, sanatı ve yaratma biçimi
ile kendisini özel biri olarak değerlendirebilir. Estetik olarak güzel bir ürünün keyfini,
sevilen biriyle paylaşmanın zevkini, başka birinin takdirini kazanmanın gururunu
yaşayabilir.
Gendlin, “His olmadan simgeleştirme boş, simgeleştirme olmadan hisler kördür” der.
Sanatsal simge, çocuk için, yaşadığı belirsiz, sözel olmayan, tarif
edilemeyen hisleri hakkında kendisi ve başkaları ile iletişim kurmanın bir yoludur.